27 Ekim 2010 Çarşamba

Valencia kafilesiyle İstanbul turu.

Bloguma benim için çok özel ve anlamlı bir buluşma ile başlıyorum. Efes Pilsen - P.E. Valencia maçı için İstanbul'a gelen Valencia kafilesi (oyuncu yakını , taraftar ve kulüp yöneticileri) ile İstanbul'u gezdim.

Aslında bunun evveliyatı 3 sezon önce Kuqo'nun Pamesa Valencia'ya transferine dayanıyor. O dönemde takımın taraftarlarıyla tanışmış ve dost olmuştum. Ertesi yıl Kuqo'nun takımdan ayrılmasına rağmen onlarla olan dostluğum devam etmiş , Valencia hayranlığım da artık taraftarlığa dönüşmüştü. O zamanlardan beri bir hayalim vardı . Valencia bir Türk takımıyla eşleşecek , taraftarları buraya gelecek ve ben onlara ev sahipliği yapacağım. İstanbul'u gezip beraber maç izleyeceğiz. Gel zaman git zaman Kuqo takımdan ayrıldı aradan bir yıl geçti ve bu sene Avrupa ligi gruplarında eşleştik ve geçen zamanın ardından bir hayal gerçekleşti .

Pazartesi bugün (salı) için haberleştik turla Boğaz turu ve Kapalı çarşıya gideceklerini istersem onlara katılabileceğimi söyledi Marisa. Sabah kaldıkları otel Barcelo Topkapı'ya gittiğimde rehber onlara katılmam için başkanla konuştu Marisa sağolsun El Turco diye girdi Kuqo diye devam etti ve izni aldı .

Kafile yaklaşık 50 kişi kadar tur için 2 otobüse ayrıldık ve ilk durağımız Ayasofya oldu.

(Marisa ve El Triple üyesi Valencia taraftarı)
Herhalde Valencia'nın tur seçiminden olsa gerek kafileyi bilet kuyruğuna sokma zahmetinden kurtarıp toplu bilet almış herkese dağıttı.İçeri girdiğimizde kafilenin toplanmasını beklerken Marisa beni kulüp başkanı ve yönetici olduklarını düşündüğüm insanlarla tanıştırdı.

(P.E. Valencia kulüp başkanı Vicente Solà ile ben)

Çok güler yüzlü ve samimi bir bey kendisi.Her ne kadar İngilizcesi olmadığı için pek konuşamasak da duruşu ve hareketleriyle bile samimiyeti insana geçiyor.
Dediğim gibi turun sağlam olmasının avantajı olarak büyük bir grup yerine içeride kafile 2'ye ayrıldı ve daha küçük gruplar halinde rehberden Ayasofya hakkında bilgiler aldılar.
Ayasofya'nın giriş katında iç bölümde bir kolunda hane parmağınızı koyup elinizi çevirirsiniz ya o artık bizden çıkmış uluslararası bir boyut kazanmış.Turist rehberleri bile kafilelerine burayı anlatıyor ve turistlerin oldukça hoşuna gidiyor burasıda .Başkan Vicente elini çevirirken içinde Efes Pilsen'in geçtiği bir cümle kurdu rehberden benim için çevirmesini istedim ve ''Efes Pilsen'i boş ver ben ayağımın düzelmesi için dilek diliyorum'' demiş :-) .

 
(Üzerimde Valencia forması yüreğimde ve dileğim de Efes galibiyeti )

Yarım saat kadar Ayasofya'nın içinde rehber eşliğinde devam edip bilgi aldık(lar). Konuşmalarından değil ancak tonlama ve miniklerinden anladığım kadarıyla oldukça hoşlarına gitmişe benziyordu.

İçeride işimiz bittikten sonra dışarıda beklerken hem biraz sohbet ettik hemde bol bol fotoğraf çekildik.


Kafilenin toparlanmasını beklerken sigara yakıp bitiren Valencia'lılar acımasız Türkiye gerçeği ile karşı karşıya geldiler! Sigara izmaritlerini atmak için bir tanecik olsun numunelik çöp kutusu bulamadılar koca avluda. Bana sordular ama neyi nasıl açıklayacağım yani .5dakika arandılar arandılar ondan sonra giriş kapısına kadar gidip orada bir çöp kutusuna attılar izmaritleri.

Neyse Ayasoyfa'daki gezmemiz bittikten sonra rehberin arkasından otobüslere doğru gidiverdik tabi bazılarımızın kaybolmasına karşın makara rehber (Bizim rehber bunalınca bir anda Türkçe küfürlerden yardım buluyor.) artık insanlar onu görsün diye bayrağı açıp sallamakta buldu çözümü.

(Eee artık bunu görürler :) )


Günün planını bilmiyordum ve gidilen her yer benim için sürpriz oluyordu.
Eminönü'nden Beşiktaş'a oradan da köprüye doğru yol aldık. Özellikle İstanbul'da yaşayan bizler için karşıya geçmek olağan bir durumken Valencia'lılar için bu elbette bir kıtadan bir kıta'ya geçmek bakımından oldukça heyecan vericiydi.Asya yakasındaki durağımız Çamlıca idi.İstanbul'un ayaklarımızın altında olması Boğazı en güzel yerde durmak fotoğraf çekilmek için yeterince büyük bir sebepti herkes için ve tabi ki benim  için.

(Marisa ve Ben turuncular içinde :) )


(Juan Carlos Villena Valencia'lı basın mensubu)


Juan'a maçı kimin kazanacağını sordum yanımızda kimse yokken Efes dedi. Beklemediğim bir cevaptı zaten Efes Pilsen  atkımı takarak da rengini belli etti dostum .

Çamlıca tepesinde ağaçların arasına yerleştirilmiş hoparlörlerden slow müzik çalarken yürüyüşümüze ve fotoğraf çekilmemize devam ettik.Bir ara başkan Vicente ve Victor ile aynı yerde karşılaştık fotoğraf çekilme esnasında lakabım orada geldi El Turco photographer.


Demiştim ya başkanları gerçekten çok samimi ve güler yüzlü bir insan Türkiye'deki başkanların aksine.İşte bunu sizlere kanıtlamanın en kolay ve güzel yolu fotoğraflar ;

(Başkan Vicente Efes atkısı ile )
(Takımların dostluğu , sporun dostluğu VLC başkanı Vicente )
Çamlıca gezimiz bittikten sonra bu sefer tekrar Avrupa yakasına döndük ancak oldukça trafiğin olduğu Levent 'in içinden Maslak yolundan sahile ulaştık . Otobüs durduğunda Boğaz turu vakti geldi sandım ancak öncesinde yemek molası için restorana girdik.İspanyol kafilesi olunca balık restoranı tercih edilmesi kaçınılmaz oluyor tabi.


(Yemek molasından bir kare)
Yemek esnasında çoğunluğun bira tüketmesi ve markanın da Efes olması dikkatimi çekti.Fotoğraf çekimi esnasında Juan'ın kulağına eğilip birayı göstererek herkesin Efes'i desteklediğini söyledim ve kahkahalara boğulduk.Yemek esnasında bizde ki gibi sofrada konuşulmaz yok olmakla birlikte sosyal paylaşım zamanı gibi değerlendiriyorlar. Yemekte en dikkatimi çeken nokta ise yemeğin ardından hemen hemen herkesin kahve beklentisi olmasıydı. Herhalde yemek sonrası kahve kültürleri var.Gerçi iletişim eksikliği ve programın aksamaması için kahveler Boğaz turuna kaldı.
Boğaz turuna hemen restoranın kıyısından ayarlanan tekneye binip Marmara denizinin Karadeniz ile birleştiği noktaya oldukça yakın bir yerden başladık Boğaz turumuza.Tam o zamanlarda hava günün en iyi şeklini aldı güzel bir güneş çıktı içimizi ısıttı ve fotoğraflarımıza canlılık verdi.


 
(El Triple , Victor ve onun eşi)
Boğaz gezisi Valencia'lıları baya etkilemişti.Kimileri Boğazdaki yalıları gösterip birbirleriyle konuşuyordu kimileri ise bir o tarafa bir bu tarafa geçip tarihi ve önemli yerlerin fotoğraflarını çekiyordu.
Boğaz turu esnasında en şaşırdığım ve güldüğüm şey rehberin Beşiktaş stadını söyledikten sonra Victor masadakilere Beşiktaşlıların 3lüsünü gösterdi (ŞŞŞşşş 1, 2 , 3 diye İspanyolca saydı).
Boğaz turumuz Eminönü'nde sona erdikten otobüslerimize atlayıp son durağımız olan Kapalı Çarşıya geçtik.Rehber grubu giriş kapısının önünde buluşacağımız saati söyledikten sonra herkes kendi yoluna gitti.

(Kapalı Çarşı önünde Marisa)
Biz Marisa ile ikimiz beraber dolaştık tüm çarşıyı benim üzerimde Valencia Kuqo forması onda atkı çok güzel tepkiler aldık. Bana ilginç gelen nokta esnafın çoğu Efes-Valencia maçı olduğunu biliyormuş maçla ilgili laf attılar döndük sohbet ettik falan.Bazıları Mehmet Topal'dan ötürü Valencia FC'ü desteklediklerini söylediler hatta biri gelip benle fotoğraf çekildi yani genel olarak Valencia'ya bakış açısı çok güzeldi.
Marisa'ya alışveriş yaparken onun güler yüzü ve benim pazarlık yeteneğimle 40 liralık nargileyi 24lira aldık . 
Sürekli Marisa'dan bahsediyorum çünkü ben onu buraya gelmeden tanıyordum şuan İstanbul'daki kafileden önceden tanıdığım tek kişi.Her ne kadar onun İngilizcesi benim İspanyolca'm olmasa da gün boyu beraberdik ve işin acayip yanı farklı diller konuşmamıza rağmen çoğunlukla tercümana gerek kalmadan birbirimizi jest , mimik ve bazı kelimeleri tanıyarak anlaştık.
Kapalı Çarşının dönüşünce İstanbul'un trajik gerçeğiyle karşılaştılar maalesef ben bu gerçeğe çözüm olarak otobüste uyumakla karşılık verdim.8'de tekrar otelin önünde olmuştuk yani 11 saatlik bir geziyi tamamladık.
Onlarca anı ve güzel duygunun yanında birkaç tane anını ölümsüzleştirdiğimiz fotoğraf kaldı bizlere.
Yarın görüşmek üzere öpüşerek ayrıldık...
Son olarak Penya El Triple (Valencia BC'nin en büyük ve en aktif gruplarının başında gelir) bana Kuqo'nun oynadığı sezonun posteri , geçen sezon ki ULEB cup şampiyonluk atkısı ve özel dvd'sini hediye olarak Marisa aracılığıyla yollamışlar.Onları gördüğümde çok mutlu oldum artık Valencia arşivim dahada büyüdü. 
 
(Penya El Triple'den gelen hediyelerim)

Blogumun ilk yazısı benim için böylesine önemli bir olay oldu. Biliyorum oldukça uzun oldu belki ilk yazım olmasından belkide 11saatlik geziyi sizlere daha iyi aktarabilmek içindir. Eğer beğendiyseniz ne mutlu bana beğenmediyseniz de neler olduğunu yazarsanız kendimi geliştirmem açısından yararlı olacağını düşünüyorum ...



NOT: Yaşadıklarımı , maç analizimi/yorumumu ve fotoğraflarımı paylaşmam gerektiğini bana destek vererek bu işe cesaret etmemi sağlayan Oytun Serdar abime ve bunların yanı sıra son noktaya getiren kafasının etini yediğim Serdar Gürel abime sonsuz teşekkürler ;)

Efes&Valencia ...

4 yorum:

  1. HARIKA BIR GUN GECIRMISSIN SERDARCIM EMEGINE KALEMINE SAGLIK TEBRIK EDIYORUM SENI .. VE BU YAZILARIN DEVAMINI SABIRSIZLIKLA BEKLIYORUM.
    Gulden BAYRAKTAR

    YanıtlaSil
  2. serdar are very good boy, you're very attentive, from the triple penya from me in particular. thanks for you

    YanıtlaSil
  3. ellerine sağlık sevgili kardeşim devamını bekliyoruz :)

    YanıtlaSil
  4. LINDAT : Serdarcım, ellerine yüreğine sağlık.Ne kadar güzel bir iş yapmışsın.Hem konukseverliğinle,hem de sporun güzellikleriyle bizi biz yokken anlatmışsın.Tam bir EFes Pilsen'li gibi davranmışsın.Zaten hep böyleydin.Yazın harika,devamını bekliyorummm :)

    YanıtlaSil